MİT’İN MEDYA AĞI VE ABDURRAHMAN ŞİMŞEK ÇETESİ

Posted on Updated on

Geçmişten beri gazetecilerle içli dışlı olan, hatta maddi finansman sağladığı, personel gibi maaş ödediği gazeteciler olduğu bilinen Milli İstihbarat Teşkilatı, gazeteci ağını son yıllarda geliştirdi ve yeniledi. Geçmişte devletle ters düşen kişi ve grupları itibarsızlaştırıp ilk etapta medya üzerinden operasyona tabi tutarak devlet kurumlarının operasyon yapması için zemin hazırlayan MİT’te tek değişiklik “devlet” kavramının yerini “hükümet” kavramının almış olması. MİT’in hedefinde artık Hükümete muhalif olan ya da herhangi bir konuda Hükümetle farklı düşen tüm kişiler ve gruplar var.
2009’dan beri medyada yeni bir yapılanma için çalışmalarına hız veren MİT’in koordinasyonunda kurulan yeni yapının uygulama takibinin başına SETA’dan Nuh Yılmaz getirildi. Nuh Yılmaz’ın koordinatörlüğünde çalışan geniş bir gazeteci ağı kuruldu. Bu ağın içinde internet siteleri, muhabirler, köşe yazarları, twitter hasapları bulunuyor. Yılmaz aynı zamanda birkaç medya grubunu tepe yöneticileri üzerinden yönlendiriyor.

DERECELENDİRİLMİŞ EKİP

MİT’in yönlendirdiği medya ekibi doz açısından derecelendirilmiş düzeyde. Abdurrahman Şimşek, Ferhat Ünlü, Cem Küçük, Tutkun Akbaş, Ömer Adıyaman, Medyagündem, Sontv gibi isimler ve siteler,  “çete” şeklinde hareket ediyor. Hiçbir kural tanımadan kara propaganda, yalan, iftira, suç isnadı, delil uydurma, karakter suikastı, masa başı habercilik, yasa dışı takip, izleme, dinleme dahil tüm imkanları kullanıyorlar.  Bu ekibin direct olarak yazı yazdırdığı isimler ise Rasim Ozan Kütahyalı, Sevilay Yükselir, Abdülkadir Selvi, Cem Küçük, Elif Çakır, Hakan Albayrak, Hasan Karakaya, Erdal Şimşek ve Turgay Güler gibi isimler.
İkinci kategoride yer alanlar ise bir derece altta duruyorlar. Hüseyin Yayman, Hilal Kaplan, Celal Kazdağlı, Alper Tan, Mahmut Övür, Abdurrahman Dilipak, Nasuhi Güngör, Nagehan Alçı gibi isimler bir doz aşağıdan yayın yapıyorlar. Yıpratma, saldırı, kanaat yönlendirme faaliyetlerini mümkün olduğunca kriminal dozun bir alt seviyesinde sürdürüyorlar. Ancak tezleri ilk gruptaki “çetenin” tezlerini yüzde yüz oranında destekliyor.
Üçüncü kategoride ise medya yöneticileri var. Serhat Albayrak, Mustafa Karaalioğlu gibi medya yöneticileriyle Nuh Yılmaz bizzat görüşüyor. Hükümet politikalarına destek veren bu gazeteler özellikle “cemaat konusunda” yapılacak yayınlar, izlenmesi gereken politikalar hakkında enforme ediliyor.  Aynı zamanda da Çete’ye bağlı isimlerin önünün açılmasını sağlıyorlar.

ÇETENİN KOÇBAŞI ŞİMŞEK VE ÜNLÜ

Çetenin koç başlığını Abdurrahman Şimşek ve Ferhat Ünlü yürütüyor. Beli silahlı bu iki kişi MİT üzerinden istedikleri kişinin iletişim bilgileri, adresi, görselleri, takip ettirilmesi, izlemeye alınması gibi imkanlara sahip. Hayli geniş özel bir bütçeyle donatılmış olan bu iki kişi, aynı zamanda “özel istihbarat” adı altında bir ekibi de yönetiyor.  Hedef belirlendikten sonra bu ekiple ilk yıpratma faslı başlıyor.  Şimşek istihbaratçılığa kendisini o kadar kaptırmış ki, Sabah’ta başında olduğu Özel İstihbarat Servisi’ne, MİT’teki Kontrterör Dairesi’nin yerini alan Özel İstihbarat Dairesi’nin adını vermiş.
Sabah’ın öze istihbarat müdürü Abdurrahman Şimşek’e bağlı çalışan paralel grupta ise, Vakit-Sabah-Milat ve şimdi Akşam’da görev yapan Erdal Şimşek, Yeni Şafak’tan Cem Küçük, Medyagündem’den Tutkun Akbaş, Son TV’den Ömer Adıyaman, Haber 10 ’dan Sinan Tavukçu (Enisteşi İ.H.M, MİT’te üst yönetici) gibi isimler bulunuyor.
MİT’İN MEDYA SİTELERİ İNTERNET SİTELERİ
Çete’nin arka bahçesinde ise geniş bir internet yelpazesi bulunuyor. Haber10, Medyagundem, ve Sontv gibi internet siteleri bariz MİT savunmalarıyla dikkat çekiyorlar. MİT’e yönelik eleştiriler kurum tarafından cevaplanmadan bu siteler üzerinden cevaplandırılıyor.
Tutkun Akbaş’ın uzun sure yönettiğini inkar ettiği ancak sonunda kabul ettiği finansmanın Serhat Albayrak tarafından sağlandığı bilinen Medyagundem, tüm ekibin istikametini belirlemede ana karargah olarak kullanılıyor. MİT’e bağlı ikinci ve üçüncü kategorideki medya yapılanmasının tamamı hedef alınacak kişi ya da grubu medyagundem üzerinden öğrenip harekete geçiyor.
Hükümete ters düşen kişiler hedef alınmanın yanında Hükümeti yeterli derece savunmadığı düşünülen kişiler de aynı çark tarafından hedef alınıyor. Mesela bazı konularda “katılmıyorum” gibi naif bir cümle kuran Akif Beki bile eş zamanlı olarak Medyagundem ve Cem Küçük tarafından “cemaatin devşirmesi” olarak hedef tahtasına oturtuluyor.
Finansman noktasında devletin imkanlarının devreye sokulduğu görülüyor. Anadolu Ajansı’nın taşeron şirketi Toprak Ajans burada devreye giriyor ve para muslukları sonuna kadar dolaylı yoldan bu sitelere açılıyor.
Image

GAZETECİLER SİNDİRİLİYOR

Yaptığı haberler ya da internet gibi mecralardan yaptığı şahsi açıklamalar hakkında bütün tazminatların karşılanacağı yönünde kendisine garanti verilen Abdurrahman Şimşek ve istihbaratçı çetesinin bir diğer görevi de gazetecileri sindirmek. Cesur gazeteciler “ajan” “cemaatin adamı” “cemaatin tehdidiyle iş yaptırılıyor” “İsrail’e çalışıyor” gibi yaftalar ve haklarındaki özel-mahrem bilgiler internete boca edilerek susturuluyor.  Özellikle Doğan Grubu, Habertürk Grubu’ndaki  gazeteciler bu şekilde hedefe konuluyor. Yıpratılıp susturulmaya çalışılıyor.
BÜYÜK FOTOĞRAF: CEMAATİ İTİBARSIZLAŞTIRMA
Abdurrahman Şimşek’in istihbaratçı çetesinin son üç yıldır yürüttüğü çalışmanın temelinde ya da kendi deyimleriyle büyük fotoğrafta ise “cemaati itibarsızlaştırma” yer alıyor. MİT’in Psikolojik Harp eksenli ürettiği argümanlar ve metinlerin uygulayıcısı olarak Şimşek Çetesi ön plana çıkıp tetiği çekiyor. Ardından bağlı ekip, yazarlar ve A Haber, Kanal 24’ün bazı programları devreye giriyor.

KOORDİNATÖRÜN GÖREVİ
MİT’e bağlı medya ekibindeki isimler arasında yaşanan koordinasyon eksikliği Nuh Yılmaz’ın atanmasının ardından tam anlamıyla giderildi.

Peki Nuh Yılmaz’a biçilen rol ve oynadığı konum nedir?
Nuh Yılmaz, Hükümetin dış politika ayağının jokerlerinden biri. Düşünce kuruluşundan hükümetin enformasyon bürosuna dönüşen SETA’nın ABD ayağında görev yaparken İstanbul’a gelen, oradan da Marmara Üniversitesi ve Star Gazetesi, Kanal 24’ün dış haberler bölümlerinde görev yapan Nuh Yılmaz’ın medyada ilk gündem olması çocuğunu İstanbul Lisesine puanı yetmediği halde torpille şaibeli biçimde kayıt yaptırmasıyla gerçekleşmişti.
Nuh Yılmaz geçtiğimiz yılın ortalarında MİT’in Basın Müşavirliği görevini yürütmeye başladı.
MİT’in medya mensuplarını kullanarak kurum lehinde haberler yaptırması ve devlet sistemiyle farklı düşen gruplar aleyhinde yayınlar yaptırması yeni bir uygulama değil. Nuh Yılmaz’dan önce bu görevi Ş.B. yürütmüştü. Türk medyasındaki “Mitçi gazetecileri” artık bilmeyen de kalmadı. Bu isimlerin geçmişten bu yana Sabah, Takvim, Star, Yeni Şafak, Milat, Yeni Akit gibi gazetelerin çeşitli pozisyonlarda ve isimleri gizli bir biçimde çeşitli internet sitelerinde görev yaptıklarını görüyoruz.

Image
Geçmişte “Devlet” ile farklı düşünen gruplar hedefte iken, şimdilerde “Hükümete” muhalif ya da Hükümeti yeterince desteklemeyen herkes hedef tahtasında. Yani geçmişteki devletin yerini hükümet aldı, Hükümet devletleşti. Dolayısıyla hükümet açısından medyayı organize etmek, “tek sesli” manşetleri kamuoyuna sunmak daha önemli hale geldi. Bu kapsamda Nuh Yılmaz’ın MİT’in basın biriminin başına getirilmesinin anlamı daha iyi ortaya çıkıyor.
FETHULLAH GÜLEN ÇALIŞMA GRUBU (FÇG)
Yılmaz’ın iş başı yapmasının hemen ardından bir el çabukluğu ile teşkilatta da bazı görevlendirme/atamalar gerçekleştirildi.
–    Teşkilatın dış politikalarına eleştiri yöneltenlere cevaben hazırlanacak PR çalışmalarında destek alması için Dış Operasyonlar Başkanlığında görevli olan S.B ile entegre edildi.
–    S.B. den alınan destek sadece Dış Operasyonlar Başkanlığında görevli olmasının beraberinde getirdiği kazanımlardan ibaret değil. Esas olarak mesleki bilgi birikimi cemaatler /tarikatlar ve özelliklede Fethullah Gülen ve cemaat hakkında. Bu nedenle olsa gerek çalışmalarına ek olarak gizli çalışmalar yapması için bu alanda da görevlendirildi. Kendisine teknik olarak illegal yetkiler tanındı ve içeride gizli bir ekiple “Fethullah Gülen ve cemaat” adı altında bir çalışma grubu oluşturuldu.
–    Bu gelişmelere ek olarak medyaya yönelik ilişkileri koordine edilebilmesi için “7 Şubat krizi” olarak anılan olayın teşkilattaki aktörlerinden biri olan ve Medya Şubesinin Müdürü bulunan  Y.H.Y’ye görev verilerek tam bir uyum sağlanmış oldu.

REKLAM YILDIZLARINDAN ÜNLÜ MİT BAŞKANI
MİT’in uygulamalarında geçmişte kurum ön plana çıkartılırken günümüzde kurum tamamen ikinci plana atılarak MİT Müsteşarı bir reklam yıldızına dönüştürüldü. MİT Müsteşarının reklamı yapılmaya başlandı. Dünyadaki önemli istihbarat servislerinin başkanlarının isimleri dahi bilinmezken, Türkiye’de ismini ezberlemeyen bırakılmadı. Türk Dış politikasının iki aktöründen birisi olmasından dolayı sürekli gündem de.
Türkiye’nin Dış politikada tel tel döküldüğü bugünlerde, izlenen yanlış politikaların failleri ile ilgili nadiren haberler çıkıyor medya da. Aslında Nuh Yılmaz önderliğinde MİT müsteşarlığına ilişkin PR çalışması yapılıyorken, kendisine ve kariyerine daha fazla zarar veriliyor, gereğinden fazlaca gündemde tutuluyor.
“Yeni Türkiye” deniyor, ancak değişen fazla bir şey yok ülkemizde. MİT geçmişte askerin bilgi/dezenformasyon merkezi idi, şimdilerde hükümetin. Hedef tahtasına konulan gruplar ve kişiler üç aşağı beş yukarı yine aynı. “Yeni Türkiye” algısı yurtdışında iflas etti. Artık önemli olan yurtiçini kontrol etmek, iyi ve kötüleri tek merkezden belirlemek, itibarsız duruma getirmek ötelemek.
Bir yandan dış politika da belirleyici olma gayreti süren Nuh Yılmaz’ın diğer taraftan Müslüman dünyanın nefretini kazanacak faaliyetlerde bulunması ve ülkemizin yüzünü kızartacak şekilde bazı toplantılara katılması ise bunun başka bir yönü.
ECFR (European Council on Foreign Affairs) isimli düşünce kuruluşunun Viyana ofisinde 26 Kasım 2013’de, “Suriye krizinin bölgesel etkileri” konulu bir konferans düzenlendi. Toplantıya bazı MİT yetkilileri ile birlikte Nuh Yılmaz katılımcı oldu.
Toplantının organizasyonu ECFR MENA (Middle East and North Africa) direktörü İsrailli diplomat ve siyaset bilimci Daniel Levy tarafından yapıldı. Katılımcılardan dikkati çeken diğer isimlerden birisi de Mossad’ın eski direktörü(2002-2010) Meir Dağan. Dış İşleri Bakanlığının konu ile ilgili Uzman Kadrolarının bulunmasına rağmen bu toplantıya katılmamış olmaları ve buna rağmen gazeteci kimliğinin ötesinde istihbarat nosyonu bulunmayan Nuh Yılmaz’ın Türkiye adına temsilci olarak katılmış olması ülkemiz adına vahim bir tablo.

Ama bu fotoğrafın bütünüyle ilgili birşey.  Nuh Yılmaz özelinde MİT’I yöneten ekip, Türkiye’yi dünyada rezil edip El Kaideci çizgiye bilerek sokarken, Türkiye içinde ise itibarlı kesimleri itibarsızlaştırma şeklinde çift yönlü çalışıyorlar.  Dışarıda “devlet memuru” titrini kullanarak MİT’teki Aydınlıkçıların tuzağına düşerek Türkiye’yi rezil etme yöntemini izlerken, içeride ise Şimşek Çetesi ve bağlı gruplarını kullanıyorlar. 90’yıllarda 28 Şubatçılara payandalık yapan Aydınlıkçı MİT’çiler, şimdi AKP’yi içerde ve dışarda yalnızlaştırmak için çift yönlü bir bitirme operasyonu yürütüyor. MİT’in gazeteci ajanlarının organizasyon yapısı ve bazı faaliyetleri böyle. Aydınlıkçılar, AKP’nin atadığı MİT’çileri parmağında oynatıyor.  Onlar da devleti ele geçirdiklerini sanıp istihbaratçılık oynuyor.

Kim bu Esat Ç.? Başbakan’ın danışmanlarıyla sinkaflı konuşabilen bu adam kim?

Posted on Updated on

Görsel

Dershanelerin kapatılması tartışmalarında AKP’nin sosyal medya timinin, Hizmet’i küçük düşürmek maksadı ile yapmayı planladığı operasyonla ilgili yazdığım yazı, büyük yankı uyandırdı. AKP’lilerin @t_mahsusa (Teşkilat-ı Mahsusa) adlı hesabın organizasyonuyla, 21 Kasım akşamı büyük bir operasyonu hazırlandıklarını öğrenmiş ve Twitter’da kullanacakları malzemeleri deşifre etmiştim. Bu yazıyı yazdıktan sonra AKP’nin sosyal medya timi ile ilgili saatlerce süren bir araştırma yaptım. AKP’nin, milletvekillerinden Bakanlıklardaki memurlara, teşkilatlardaki tüm partililere kadar yaydığı “Twitter’da Cemaatle dalga geçin” talimatıyla ilgili önemli bilgilere ulaştım. Ve karşımda, ancak Ergenekoncu Özel Büro benzeri yapıların mantalitesine sahip, tamamen kara propaganda maksatlı örgütlenen bir sistem gördüm. Hedefe koydukları hesaplarla ilgili yoğun bir itibarsızlaştırma çalışması içinde oldukları göze çarpan bu sistemin en etkin hesaplarından biri ise, yazının başlığında da kim olduğunu sorguladığım Esat Ç. olarak ün yapmış “@esatce” adlı bir twitter hesabıydı.

Görsel

Esat Ç. adı Twitter’da o kadar çok karşıma çıkıyordu ki, AKP Genel Merkez tarafından koordine edildiği iddia edilen tamamen fake hesaplardan kurulu sosyal medya timinin mobilizasyonunda bu hesabın oldukça etkili olduğunu gördüm.

ESAT ŞİMŞEK KÜFÜR (1)

ak parti ne ya? reisçiyiz biz aq.” diyen, takipçilerine ağza alınmayacak küfürler eden, Başbakan Tayyip Erdoğan’ın müşavirlerinden İsmail Cesur ile sinkaflı konuşabilecek cesareti kendinde bulabilen, Erdoğan’ın diğer müşavirleri Mustafa Varank ve Aydın Ünal gibi isimlerle dostluğunu gizlemeyen, Mehmet Şimşek ve İdris Bal gibi bakan ve milletvekillerine ayar vermeyi adiyattan sayan, MÜSİAD yetkilisini “MÜSİAD’ı spamlatırım” şeklinde tehdit edecek kadar özgüveni yüksek bir adam vardı karşımda.

Görsel

Kim olduğunu araştırdım, bir arkadaşı ile konuşmayı başardım. Gerçek adı Esat Burak Uzundere imiş Esat Ç.’nin. 1991 yılında İstanbul’da doğmuş. Yani Başbakan’ın en güvendiği isimlerle maytap geçebilen Esat Ç., daha 22 yaşında bir genç. Gaziosmanpaşa Plevne Lisesi’nden sonra İstanbul Aydın Üniversitesi Bilgi Belge Yönetimi Bölümü’nden mezun olan Uzundere, nasılsa bu genç yaşta, omzuna bir sihirli değnek değmişçesine geniş bir çevre ve ‘itibar’a sahip olmuş.

esat lütfü türkkana küfür

Arkadaşının anlattığına göre, Esat Burak Uzundere, 1 yıl öncesine kadar daha çok Başbakan Erdoğan’ı sürekli eleştiren bir Milli görüşçü imiş. Sonra bir anda  Esat Ç. (@esatce) adıyla hesap açmış ve sosyal medyadaki yaygın tabirle “AK Milis” olarak çalışmaya başlamış. İddialara göre şimdi, İstanbul AKP Gençlik Teşkilatı’na bağlı olarak çalışıyor ve AKP’nin ‘AK Milis’lerini koordine ediyormuş.
Görsel
Uzundere’nin paylaştığı fotoğraflardan Başbakan Erdoğan’ın çok yakınlarına kadar girebildiği anlaşılıyor. Mesela Erdoğan konuşma yaparken, hiç bir yerde olmayan, biraz önce arkasından çekilmiş fotosunu tweet olarak atabiliyor. Yukarıda da saydığım Başbakan Erdoğan’ın müşavir ekibi, Mustafa Varank, Aydın Ünal ve İsmail Cesur’la çok samimi diyalogları olduğu görülüyor. Hatta onlarla sinkaflı konuşabilecek cesareti okuyanları şaşırtıyor. İnsanın aklına ister istemez, “Bu cesareti kimden alıyor?” sorusu geliyor.

Esat Ç.’nin en önemli misyonu ise Hizmet’le ilgili olarak yaptığı karalama kampanyaları. Şu günlerde AKP’de Hizmet aleyhine sosyal medyada yürütülen kampanyalarda da Esat Ç., bir maestro gibi misyon üstleniyor.
Görsel
Örneğin bir takipçisine “cemaatle reis’in arasi 1 senedir bozuk. aylardir yaziyoruz bunu. hala buradan yuruyosun ya.” derken bir başkasına da, “kardeş ben reis’çiyim. cemaat’e de KULLANILABİLİRLİK açısından bakıyorum sadece. olayım bu. bu da son menşın.” diyerek bu ekibin Hizmet’e bakış açısını da ortaya koyuyor.

Bence yeni bir merkez sağ Cemaat’e ihtiyaç var.” diyerek de aslında dershanelerin kapatılması tartışmasına da ışık tutacak bir pozisyon alıyor. Esat Ç’nin buna benzer birçok mesajla, AKP’lileri Hizmet’e karşı tahrik etmek için özel bir çalışma yürüttüğü görülüyor.

Bugünden itibaren, Esat Ç. ve çevresindeki fesat ekibi ile ilişkilerini, misyonu ve bağlantılarını, AKP yönetiminden kimlerle irtibatlı olduğunu, etkileşimde olduğu hesap ağını, cesaret kaynağını, Hizmet’le AKP arasında nasıl bir fitne rolü üstlendiğini ve Başbakan’a olan yakınlığını anlamaya/anlatmaya çalışacağım. Karşınıza çıkan manzara hiç hoşunuza gitmeyecek. Ama sessiz kalırsak da bu fitne bitmeyecek.

“Bu fitne bitsin” diye ben de duyduklarımı yazmaktan geri durmayacağım…

Kim “Esat” , kim “fesat” görelim bakalım.

Başbakan

Görsel

Görsel

başbakan-2

başbakan-1

Kim bu Esat Ç.? Başbakan’ın danışmanlarıyla sinkaflı konuşabilen bu adam kim?

Posted on Updated on

Kim bu Esat Ç.?

Başbakan’ın danışmanlarıyla sinkaflı konuşabilen bu adam kim?

Dershanelerin kapatılması tartışmalarında AKP’nin sosyal medya timinin, Hizmet’i küçük düşürmek maksadı ile yapmayı planladığı operasyonla ilgili yazdığım yazı, büyük yankı uyandırdı. AKP’lilerin @t_mahsusa (Teşkilat-ı Mahsusa) adlı hesabın organizasyonuyla, 21 Kasım akşamı büyük bir operasyonu hazırlandıklarını öğrenmiş ve Twitter’da kullanacakları malzemeleri deşifre etmiştim. Bu yazıyı yazdıktan sonra AKP’nin sosyal medya timi ile ilgili saatlerce süren bir araştırma yaptım. AKP’nin, milletvekillerinden Bakanlıklardaki memurlara, teşkilatlardaki tüm partililere kadar yaydığı “Twitter’da Cemaatle dalga geçin” talimatıyla ilgili önemli bilgilere ulaştım. Ve karşımda, ancak Ergenekoncu Özel Büro benzeri yapıların mantalitesine sahip, tamamen kara propaganda maksatlı örgütlenen bir sistem gördüm. Hedefe koydukları hesaplarla ilgili yoğun bir itibarsızlaştırma çalışması içinde oldukları göze çarpan bu sistemin en etkin hesaplarından biri ise, yazının başlığında da kim olduğunu sorguladığım Esat Ç. olarak ün yapmış “@esatce” adlı bir twitter hesabıydı.
toplu_1
Esat Ç. adı Twitter’da o kadar çok karşıma çıkıyordu ki, AKP Genel Merkez tarafından koordine edildiği iddia edilen tamamen fake hesaplardan kurulu sosyal medya timinin mobilizasyonunda bu hesabın oldukça etkili olduğunu gördüm.

“ak parti ne ya? reisçiyiz biz aq.” diyen, takipçilerine ağza alınmayacak küfürler eden, Başbakan Tayyip Erdoğan’ın müşavirlerinden İsmail Cesur ile sinkaflı konuşabilecek cesareti kendinde bulabilen, Erdoğan’ın diğer müşavirleri Mustafa Varank ve Aydın Ünal gibi isimlerle dostluğunu gizlemeyen, Mehmet Şimşek ve İdris Bal gibi bakan ve milletvekillerine ayar vermeyi adiyattan sayan, MÜSİAD yetkilisini “MÜSİAD’ı spamlatırım” şeklinde tehdit edecek kadar özgüveni yüksek bir adam vardı karşımda.

ESAT ŞİMŞEK KÜFÜR

Kim olduğunu araştırdım, bir arkadaşı ile konuşmayı başardım. Gerçek adı Esat Burak Uzundere imiş Esat Ç.’nin. 1991 yılında İstanbul’da doğmuş. Yani Başbakan’ın en güvendiği isimlerle maytap geçebilen Esat Ç., daha 22 yaşında bir genç. Gaziosmanpaşa Plevne Lisesi’nden sonra İstanbul Aydın Üniversitesi Bilgi Belge Yönetimi Bölümü’nden mezun olan Uzundere, nasılsa bu genç yaşta, omzuna bir sihirli değnek değmişçesine geniş bir çevre ve ‘itibar’a sahip olmuş.

Arkadaşının anlattığına göre, Esat Burak Uzundere, 1 yıl öncesine kadar daha çok Başbakan Erdoğan’ı sürekli eleştiren bir Milli görüşçü imiş. Sonra bir anda  Esat Ç. (@esatce) adıyla hesap açmış ve sosyal medyadaki yaygın tabirle “AK Milis” olarak çalışmaya başlamış. İddialara göre şimdi, İstanbul AKP Gençlik Teşkilatı’na bağlı olarak çalışıyor ve AKP’nin ‘AK Milis’lerini koordine ediyormuş.

Uzundere’nin paylaştığı fotoğraflardan Başbakan Erdoğan’ın çok yakınlarına kadar girebildiği anlaşılıyor. Mesela Erdoğan konuşma yaparken, hiç bir yerde olmayan, biraz önce arkasından çekilmiş fotosunu tweet olarak atabiliyor. Yukarıda da saydığım Başbakan Erdoğan’ın müşavir ekibi, Mustafa Varank, Aydın Ünal ve İsmail Cesur’la çok samimi diyalogları olduğu görülüyor. Hatta onlarla sinkaflı konuşabilecek cesareti okuyanları şaşırtıyor. İnsanın aklına ister istemez, “Bu cesareti kimden alıyor?” sorusu geliyor.

esatç ilk onbir

Esat Ç.’nin en önemli misyonu ise Hizmet’le ilgili olarak yaptığı karalama kampanyaları. Şu günlerde AKP’de Hizmet aleyhine sosyal medyada yürütülen kampanyalarda da Esat Ç., bir maestro gibi misyon üstleniyor.

Örneğin bir takipçisine “cemaatle reis’in arasi 1 senedir bozuk. aylardir yaziyoruz bunu. hala buradan yuruyosun ya.” derken bir başkasına da, “kardeş ben reis’çiyim. cemaat’e de KULLANILABİLİRLİK açısından bakıyorum sadece. olayım bu. bu da son menşın.” diyerek bu ekibin Hizmet’e bakış açısını da ortaya koyuyor.

“Bence yeni bir merkez sağ Cemaat’e ihtiyaç var.” diyerek de aslında dershanelerin kapatılması tartışmasına da ışık tutacak bir pozisyon alıyor. Esat Ç’nin buna benzer birçok mesajla, AKP’lileri Hizmet’e karşı tahrik etmek için özel bir çalışma yürüttüğü görülüyor.

aydinunal-esatce

Bugünden itibaren, Esat Ç. ve çevresindeki fesat ekibi ile ilişkilerini, misyonu ve bağlantılarını, AKP yönetiminden kimlerle irtibatlı olduğunu, etkileşimde olduğu hesap ağını, cesaret kaynağını, Hizmet’le AKP arasında nasıl bir fitne rolü üstlendiğini ve Başbakan’a olan yakınlığını anlamaya/anlatmaya çalışacağım. Karşınıza çıkan manzara hiç hoşunuza gitmeyecek. Ama sessiz kalırsak da bu fitne bitmeyecek.

“Bu fitne bitsin” diye ben de duyduklarımı yazmaktan geri durmayacağım…

Kim “Esat” , kim “fesat” görelim bakalım.

aydın esat

aydın esat

Katılımcı demokrasi sizi niye rahatsız etti Sayın Başbakan?

Posted on Updated on

Image

Sosyal medyada dolaşan iddialar ve bazı duyumlarıma göre AKP’liler tiwtterda bu akşam yine Hizmet’e yönelik karalama kampanyası yapacaklarmış. Sosyal medyada fake hesaplar üzerinden twitter operasyonu yapacak ekibe bizzat AKP Genel Merkez’den gönderildiği iddia edilen ve bu gece yapılacak çalışmada kullanılacak argümanlar ise şunlar olacakmış:

1- Madem cemaat iyi niyetli neden daha Başbakanın önüne ulaşmamış bir taslak metin üzerinden ŞANTAJ yöntemi ile saldırıya geçtiler?

2-Başbakan “3 yıldır adeta hazırlanın çalışma yapıyoruz, dersaneleri dönüştürün, her türlü destek vereceğiz” diye açık çek verdiği halde bu adamlar MEB’e katkı yapmak yerine neden bas bas bağırıyorlar

3-Neden Gezi olaylarındaki yöntemlerle kendi tabanlarını sokağa çelecek bir zemin arayışı içindeler?

Bu argümanların @t_mahsusa (Teşkilat-ı Mahsusa) adlı hesabın organizasyonunda dolaşıma sokulacağı iddia ediliyor.

Hizmet’in sokakla işi olmaz!

Türkiye, 2002 yılından bugüne, belki en gergin, en kaotik dönemlerinden birini yaşıyor. Milli Eğitim Bakanlığı’nın ne dershane, ne öğrenci ne de velilere sorma gereği duymadan, kapalı kapılar ardından hazırladığı “Dershanelerin ve Etüt Merkezlerinin kapatılması” tasarının Zaman Gazetesi tarafından deşifre edilmesi, 5 gündür Türkiye gündeminin ilk sırasında.

Zaman Gazetesi ve Samanyolu Televizyonu, AKP’nin dershaneleri kapatma projesinin nelere mal olabileceğini çok güzel bir şekilde ortaya koyan yayınlar yapıyor, haberler yayınlıyor. AKP’ye tepkiler sadece Zaman ve Samanyolu’dan ibaret değil.

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, TBMM Başkanı Cemil Çiçek, AKP Milletvekileri İdris Bal ve Hakan Şükür gibi birçok isim, Başbakan’ın “Dershaneleri kesinlikle kapatacağız, kararımız kesin” demesine rağmen, risk alıp dershanelerin kapatılmamasını savunan düşüncelerini ifade ediyorlar.

İş dünyası zaten AKP’nin dayatmacı yaklaşımına toptan karşı çıkıyor. Sabah, Yeni Şafak ve Yeni Akit gazetelerinden de Hasan Celal Güzel, Yusuf Kaplan, Mehmet Ziya Gökalp ve Ali Erkan Kavaklı gibi yazarlar, dershaneleri kapatmayı varlık-yokluk meselesi haline getiren AKP’ye çok sert eleştiriler yöneltiyor. Ama tüm bu eleştiriler, “Kararımızı verdik” derken, kendisinden başka bu karar kimlerin katıldığını ifade etmeyen Başbakan Tayyip Erdoğan nezdinde itibar görmüyor.

Sosyal medyada dolaşan iddialar ve bazı duyumlarıma göre AKP’liler tiwtterda bu akşam yine Hizmet’e yönelik karalama kampanyası yapacaklarmış. Sosyal medyada fake hesaplar üzerinden twitter operasyonu yapacak ekibe bizzat AKP Genel Merkez’den gönderildiği iddia edilen ve bu gece yapılacak çalışmada kullanılacak argümanlar ise şunlar olacakmış:

1- Madem cemaat iyi niyetli neden daha Başbakanın önüne ulaşmamış bir taslak metin üzerinden ŞANTAJ yöntemi ile saldırıya geçtiler?

2-Başbakan “3 yıldır adeta hazırlanın çalışma yapıyoruz, dersaneleri dönüştürün, her türlü destek vereceğiz” diye açık çek verdiği halde bu adamlar MEB’e katkı yapmak yerine neden bas bas bağırıyorlar

3-Neden Gezi olaylarındaki yöntemlerle kendi tabanlarını sokağa çelecek bir zemin arayışı içindeler?

Bu argümanların @t_mahsusa (Teşkilat-ı Mahsusa) adlı hesabın organizasyonunda dolaşıma sokulacağı iddia ediliyor.

Ben de bu iddiaları okuduktan sonra konuyu Hizmet’te önemli bir konumda bulunan çok sevdiğim bir ağabeyimle konuştum. Çok ilginç şeyler anlattı.

“Zaman bunu ortaya çıkarmasaydı, çalışmanın hiçbir ayrıntısından haberdar olmayacaktık” dedi ağabey. Ağabeyin anlattıklarından anladıklarımı ve Başbakan’ın dün akşam atv’de yaptığı açıklamalarla ilgili tahlillerimi yazmaya karar verdim.

Başbakan, dün akşam atv televizyonunda canlı yayınında da aynı kararlılığını ifade etti. “Lamı cimi yok, kararımızı verdik, kapatacağız” meyanında sözler sarf etti. Hatta Başbakan, “2003’ten beri konu gündemimizde. Tüm Milli Eğitim Bakanları’dan dershanelerin kapatılması çalışması yapmalarını istedim”  diyerek, konunun ciddi bir evveliyatının olduğunu savundu. Ancak her ne hikmetse, Başbakan’ın “11 yıldır gündemimizde” dediği konunun detaylarından kamuoyu, Zaman Gazetesi’nin MEB’in taslağını ortaya çıkarması sayesinde haberdar oldu.

Ağabeyimin de dediği gibi, herhalde ‘dershanelerin kendi iyiliği için kapatıldığı halk’ , bundan bir sabah kalktığında televizyonlardaki son dakika haberleri sayesinde öğrenecekti. Başbakan, 11 yıldır gündemlerinde olduğunu, millete bunu vaad ettiklerini, 3 yıldır da bu konuyu ifade ettiğini söylüyor ya, ben ona takıldım.

Dershanelerin kapatılması konusundan Eski Milli Eğitim Bakanları Hüseyin Çelik ve Nimet Baş’ın haberi varmış. Her iki bakan da Başbakan’ın ısrarlı talimatlarını yerine getirmiş, araştırmalar yaptırmışlar ancak günümüz şartlarında dershanelerin kapatılmasının hem mümkün hem de uygun olmadığı sonucuna varmışlar ve bu sonuçları Başbakan’a rapor etmişler. Görününen o ki, araştırma yapıp Başbakan’ın istediği sonucu elde etme başarısını gösterememeleri nedeniyle de koltuklarını kaybetmişler.

Başbakan’ın “3 yıldır söylüyorum” sözleri de doğru değil. Dershaneleri kapatacakları ilk kez 25 Mart 2012 tarihinde Güney Kore’ye giderken yanında götürdüğü gazetecilere açıkladı. Damadının başında olduğu Sabah Gazetesi’nin Genel Yayın Yönetmeni Erdal Şafak bunu “Eğitimde Devrim” başlıklı yazısında duyurdu. (http://www.sabah.com.tr/Gundem/2012/03/25/dershaneler-ya-lise-olacak-ya-kapanacak) Aynı gurubun bulvar gazetesi Takvim ise, “Dershaneler kolej oluyor” başlığı ile duyurduğu açıklamayı, “Uçakta gazetelerin genel yayın yönetmenlerine açıklamalarda bulunan Başbakan Erdoğan, özellikle öğrenci velilerini mutlu edecek müjdeler verdi. Başbakan Erdoğan, “Üniversiteye giriş sınavlarını da üniversite hazırlık kurslarını da ortadan kaldırıyoruz. Bu dershaneler ya liseye dönecek ya kapanacak. Bazı büyük dershanelerle konuştum” dedi” ifadeleriyle sayfalarına taşıdı. (http://www.takvim.com.tr/Siyaset/2012/03/25/dersaneler-kolej-oluyor)

AKP’nin 11 yıldır gündeminde olan, kapatılmalarını millete vaad ettiği ve Başbakan’ın 3 yıldır kamuoyunda konuştuğunu iddia ettiği dershanelerle ilgili açıklama, “Müjde” olarak yansıtıldı. Sabah için “Devrim” , Takvim için de “Müjde” idi çünkü Başbakan bunu ilke kez açıklıyordu ve proje gerçekleşirse, Cemaat’e çok büyük darbe vurulmuş olacaktı. Zira Sabah ve Takvim, o günler de Fethullah Gülen Hocaefendi ve Hizmet’e akıl almaz iftiralarla saldırıyordu.

Başbakan, dershanelerin kapatılması isteğini 9 Elül 2012 tarihinde de ifade etti ve “Kim gücenirse gücensin, kapatacağız” dedi. Burada gücenmesinin umrunda olmadığı şahsın ve şahısların kimler olduğunu tahmin etmek zor olmasa  gerek. (http://www.dunya.com/kim-gucenirse-gucensin-dersaneciligi-kaldiracagiz-164921h.htm)

Başbakan’ın bu açıklamalarının ardından kimi rivayetlere göre, “İnşallah dershaneleri kapatmak bana nasip olmaz” diyen Nabi Avcı, Ömer Dinçer’in yerine Milli Eğitim Bakanlığı’na getirildi. Dinçer de muhtemelen Başbakan’ın beklediği performansı gösterememişti. Önceki bakanlar gibi Başbakan’dan aynı talimatı alan Nabi Avcı, MEB Müsteşarı Yusuf Tekin’le birlikte dershanelerin kapatılması çalışmalarına başladı.

Ankara siyasetini yakından takip edenler, Bakan yardımcıları ve Müsteşarların bizzat Başbakan tarafından belirlendiğini söyler. Yusuf Tekin de bizzat Başbakan tarafından, dershanelerin kapatılması çalışmalarını yürütmesi maksadıyla mı atanmıştır, bilinmez. Yusuf Tekin, çalışmalarına başladı. Ortaya bir taslak çıktı. Bu taslak Bakanlar Kurulu’nun gündemine gelecek, Başbakan’ın söylediği gibi TBMM’ye havale edilerek kanunlaşacaktı. Öğrenciler, velileri dershane işletmecileri ve hatta belki de oy veren vekiller bile, kanun çıktıktan sonra haberdar olacaktı dershanelerin kapatıldığından. AKP’nin ileri demokrasisindeki şeffaflık bu mu?

Başbakan Erdoğan, MEB’in hazırladığı tasarının henüz taslak olduğunu, taslağın kendi önlerine bile gelmeden Zaman Gazetesi tarafından haberleştirilmesini doğru bulmadıklarını ifade ediyor. Sayın Başbakan, milletin ne zaman haberi olacaktı bu çalışmadan? Tüm başarısız darbe planlarının ve andıçların ortak savunmasıdır: “Taslaktı… Kendi başına hazırlamış… Kurumsal bir tasarruf değildir.” Lav silahına ‘boru’, internet andıcına da ‘taslak’ diyen İlker Başbuğ da bu savunmayı yaptı. Ama kimseyi inandıramadı. Başbakan’ın “Millete dershaneleri kapatmayı vaad ettik” demesi gibi bu savunma da doğru değildi. Kendisine dershanelerin kapatılmasının vaad edildiğinden tek satır haberi olmayan millet, bir sabah “Müjde”yi televizyonlardan öğrenecekti. “Tüm çalışmalarımızı Başbakan’nımızın talimatıyla ve bilgisi dahilinde yapıyoruz” diyen  MEB Müsteşarı Yusuf Tekin’in hazırladığı taslak, kanunlardaki yerini alacaktı.

Taslaktaki tüm hükümler, Müsteşar Yusuf Tekin’in de söylediği gibi bizzat Başbakan’ın direktifleriyle hazırlanmış ve söylenenlerin aksine, hiçbir şekilde dershane işletmeleri ile paylaşılmadan yürürlüğe girmiş girmiş olacaktı.

HOCAEFENDİ, GÖSTERİCİLERE BAKLAVA GÖNDERDİ

Başbakan’ın doğrusunu ifade etmediği gerçekler bunlar! Bir de twitterda “Hizmet’le dalga geçme kampanyası” yapan AKP’lilerin iddiaları var. Hizmet gönüllüleri, dershaneler kapatılmasın diye sokaklara bile dökülürmüş. Gezicilerle aynı safta yer almışlar. AKP’ye darbe peşindeymişler. Bir de utanmadan edepsiz karikatür dergilerinde Fethullah Gülen Hocaefendi’yi gösterici gibi yansıtan karikatürleri paylaşıyorlar. Ergenekoncuların Fethullah Gülen Hocaefendi ile istihza etmesinden büyük ketif alıyorlar. O çok sık kullandıkları karikatür de bile Hocaefendi’nin elinde gül suyu var, görmüyorlar… Ancak Hocaefendi, hiçkimseye gül suyu da dahil hiçbir şey atmaz. Bugüne kadar yazıldı mı bilmiyorum ama o sırada ABD’de Hocaefendi’nin yanında olan bir ağabeyden dinlediğim hadisesi anlatayım size. Hatırlarsanız birkaç ay önce Hocaefendi’ye yönelik ABD’de ulusalcılar gösteri yapmıştı. 50 – 100 civarında insan geldi, diyeceklerini deyip gitti. Arada ne mi olu? Hocaefendi, türlü türlü hakaret ve iftiralarla kendisine saldıran insanlara bir tepsi baklava gönderdi. Baklava protestoculara ikram edildi. Protestoculardan bazıları baklavadan aldı ama diğlerleri “Orucuz deyin almayın” diye uyardı. İşte Hocaefendi’nin sevgi ve hoşgörü dolu kalbinin tezahürü buydu.

Hizmet gönüllülerinin sokağa döküleceği iftirasını atanlar ve saldırıları yapanlar, sokaklardan, yürüyüşlerden, kortejlerden medet umadursun, Hizmet, hiçbir zaman sokakta olmadı ve kati surette de olmaz. İman hakikatlerinin menfi yöntemlerle savunulamayacağını tüm Hizmet ehli gayet iyi bilir. İğneyle kuyu kazar gibi ferden ferda insanların gönüllerine girmeye çalışır Hizmet gönüllüleri. Fethullah Gülen Hocaefendi, 40 yıldır tüm vaaz ve sohbetlerinde, sokak hareketlerinin Müslümanlara büyük zarar verdiğini anlattı. Hizmet gönüllülerine binlerce kez sokakta hak aranmayacağını öğütledi. 12 Mart, 12 Eylül ve 28 Şubat darbelerinde de  Hizmet gönüllülerine ve tüm mütedeyin isanlara sokaktan uzak durma çağrısı yaptı. 20 Ağustos 1979 tarihinde Soma’da Kadir Gecesi münasebetiyle  verdiği vaazın sonunda da şöyle dua etti Hocaefendi: “Ya İlahe’l-Âlemin ve Ya Ekremel Ekremîn! Hadiseler bizi boğacak hale geldi. Üstesinden kalkamaz hale geldik. Neslimizi sokağa döktüler, şahit olduğumuz her manzara artık gırtlağımızda hıçkırığımızı düğümletecek hale geldi. Sen bu vaziyette bizi daha fazla devam ettirme Ya Rabbi! Keremin ve Lütfun engindir Senin.” Kim ne derse desin, Hizmet’in sokakta işi olmaz ve olmayacaktır. Çünkü kaideler sağlam, erkan nettir!

Benim asıl merak ettiğim, twitterda Hizmet aleyhine kampanya yürütenlerin AKP Genel Merkezi ile ne gibi bir irtibatları olduğu…

Hizmet’le sosyal medyada dalga geçilmesi için operasyon yaptığı ortaya çıkan @AKekip_TT hesabı ile avaba bu akşamki operasyonu koordine edeceği iddia edilen @t_mahsusa  adlı hesaplar, AKP Genel Merkezinde kimlerle irtibatlı?

Acaba AKP’liler Hizmet’e karşı twitter operasyonu yaparak ne elde edeceklerini sanıyorlar?

Yazık ülkeye… Yazık milletin kazanımlarına…

https://twitter.com/mediaanaliz

YILMAZ ÖZDİL’İN BİLE ELEŞTİRDİĞİ HALK TV YAYINI?

Posted on

halk Tv. Ece Zereycan, Uğur DÜndar, Yılmaz Özdil, Esed'den Başbakan'a hakaret, Halk TV'nin Erdoğan yayını, Yılmaz Özdil bile itiraz etti

Esed’e ziyaretleri ile dikkat çeken CHP’nin kanalı Halk TV, Esed’in Türkiye Başbakanı’na yönelik ağır ifadelerini yayınlayınca Özdil bile tepki gösterdi.

Gazeteci Uğur Dündar, dün akşam Halk Tv’de yayınlanmaya başlayan ‘Halk Arenası’ programına Yılmaz Özdil, Müjdat Gezen ve Ece Zereycan’la birlikte çıktı.

Programda Ece Zereycan’ın Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad ’la yaptığı röportajdan bir bölüm de yer aldı.

Röportajda Esad, Başbakan Erdoğan için ağır ifadeler kullandı. “Nasıl bir insan onbinlerce insanı öldüren teröristleri destekleyen birine dönüşür?” diyen Esad şunları söyledi:

HABERİMİZİN VİDEOSUNU İZLEMEK İÇİN TIKLAYINIZ

“Bu gösterir ki o düzgün biri değil. Ancak Türk halkının bilmesi gereken nokta, Erdoğan’ın ne kadar bağnaz olduğudur. İnsan kapalı ideoloji ve taassuba yönelince kişilik sorunları yaşayan birine dönüşür. En düşük seviyede ahlaki değerlere bile sahip değil. Erdoğan’da hem kişisel sorunlar hem de İhvan ideolojisinden kaynaklanan sorunların bir karışımı var.”

YILMAZ ÖZDİL’DEN İTİRAZ

Esad’ın Başbakan Erdoğan’a yönelik sözlerine Yılmaz Özdil itiraz ederek “Kimse Türkiye Cumhuriyeti Başbakanına hakaret edemez.” dedi. Ayrıca Esad’ın Türk halkına psikolojik harp uygulandığını vurgulayıp yayını eleştirdi.

DHA

http://www.aktifhaber.com/ozdilin-bile-elestirdigi-halk-tv-yayini-863942h.htm

AHMET HAKAN’DAN GÖKÇEK’E FISKİYE ŞİİRİ

Posted on

ankara, büyükşehir, belediye, başkanı, melih gökçek, Hürriyet gazetesi, yazarı, Ahmet Hakan, şiir, Fıskiye yi kim kırdı?

Televizyon programında bir araya gelen Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek ve Hürriyet gazetesi yazarı Ahmet Hakan arasında güldüren anlar yaşandı. Hakan, bir ara cep telefonunu çıkartarak Gökçek’e şiir okudu.

Mesut Yar’ın hazırlayıp sunduğu Burada Laf Çok adlı televizyon programının bu geceki konuklarından olan Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek ve Hürriyet gazetesi yazarı Ahmet Hakan oldu.

Sosyal medya paylaşım sitesi olan twitterda sürekli atışmalarıyla gündeme gelen Hakan ve Gökçek bu kez televizyon programında bir araya geldi. sohbet havasında geçen programda neşeli dakikalar geçiren misafirler yine atışmadan ve tartışmadan duramadılar.

HABERİN VİDEOSUNU İZLEMEK İÇİN TIKLAYINIZ

İlerleyen saatlerde Hakan, Gökçek’e sürprizi olduğunu söyledi. Hakan arkadaşının yazdığı bir şiiri gökçek’e okudu.

FISKİYEYİ KİM KIRDI?

Ahmet Hakan’ın Gökçek’e okuduğu o şiir:

Sabah kalkar bakardım hep akışına

Benzer idi sesin tramvayın kalkışına

Uyanmasaydım, görmeseydim o sabah

Belediyenin önündeki fışkiyeyi kim kırdı?

Bir kediyi sevdim, bir seni sevdim ben

Fışkiye değil bence bir nazlı yardin sen

Ama hoyrat eller aldı seni elimden

Belediyenin önündeki fışkiyeyi kim kırdı?

Mecnun oldum dolanırım tiwitlerde

Musluk görsem hüzünlerdim evlerde

Soruyorum eşe dosta her yerde

Belediyenin önündeki fışkiyeyi kim kırdı?

http://www.aktifhaber.com/ahmet-hakandan-gokceke-fiskiye-siiri-863876h.htm

40 bin kişiyi kapsayacak genel af geliyor

Posted on

Haftabaşında demokratikleşme paketini açıklayan hükümet,40 bin kişiyi kapsayacak affın da içinde olduğu yeni bir paket üzerinde çalışıyor. Sır gibi saklanan af çalışmasının ayrıntılarına Rotahaber ulaştı.

Ahmet MEMİŞ / ROTAHABER (ÖZEL) – Haftabaşında demokratikleşme paketini açıklayan hükümet, yeni bir paket üzerinde çalışma yapıyor. Hazırlanmakta olan yeni pakette genel affın da yer alacağı öğrenildi.

Rotahaber, hükümetin üzerinde çalıştığı 2. demokratikleşme paketinin ayrıntılarına ulaştı. Hazırlanmakta olan yeni pakette Alevilerle ilgili önemli düzenlemeler yer alırken, paketteki asıl bombayı ise genel af çalışması oluşturuyor.

Başbakan Erdoğan’ın önceki gün açıkladığı demokratikleşme paketi, toplumun geniş kesimleri tarafından olumlu bulunurken, Aleviler’in ve BDP tarafından yetersiz bulundu.
 
Aleviler başta Cemevleri olmak üzere bir çok konunun pakette yer almamasını eleştirirken, BDP ise KCK tutuklularını kapsamadığı ve çözüm sürecini sürdürecek düzenleme olmadığı gerekçesiyle tepki gösterdi.
 
2. PAKET GELİYOR
 
Eleştirilere cevap veren AK partili yetkililer ise bu paketin son paket olmadığını belirterek, toplumda dillendirilen taleplerin ikinci pakette yer alacağına belirtti. Başbakan Erdoğan da demokratikleşme paketini açıklarken, 2. paketin hazırlanmakta olduğuna şu sözlerle dikkat çekmişti;
 
“Bugün ülkemiz açısından tarihi bir anı yaşıyor çok önemli bir aşamaya geçiyoruz. Burada şu hususun altını çizmek istiyorum. Bugün açıklayacağımız paket bir ilk değildir. Bir son da olmayacaktır. 3 Kasım 2002 seçimleriyle oluşan parlamento, 11 yıllık süreç içinde çok önemli reformlar gerçekleştirmiştir. Bu paket bir son da değildir. Zira insanoğlu var oldukça değişim devam edecek, şartlar değiştikçe yeni ihtiyaçlar ortaya çıkacaktır. Türkiye bugünlerde ayağında prangalarla zincirlerle bugüne kadar ulaşmıştır. Açıklayacağımız paket Türkiye’yi bütün ağırlıklarından kurtaracak bir paket değildir. Fakat bu hedef konusunda önemli bir aşamadır.”
 
GENEL AF GELİYOR
 
Bu açıklamanın ardından herkes ikinci paketi merak ederken, Rotahaber, yeni paketle ilgili gündemi sarsacak bir ayrıntıya ulaştı. Hazırlıkları devam eden yeni pakette, genel af konusu da yer alıyor. Yaklaşık 40 bin kişiyi kapsaması düşünülen genel afla ilgili partinin hukukçu kurmayları çalışmalarını sürdürüyor. Genel af kapsamına kimlerin gireceğini ise çalışmayı sürdüren hukukçu kurmaylar sır gibi saklıyor. Ancak sızan bilgilere göre af kapsamına tutuklu gazeteciler, siyasi suç kapsamında olanlar ve bazı örgütlü suçlar girecek. 
 
40 BİN KİŞİ CEZAEVİNDEN ÇIKACAK
 
Kamuoyunda Rahşan affı olarak da bilinen ve daha sonradan geniş tepkilere neden olan 2000 yılındaki af gibi toplumsal tepkilere neden olmaması için titiz bir çalışma yürüten AK Parti, affı Alevilerle ilgili konuların da yer aldığı ikinci pakete yetiştirmeye çalışıyor. Af konusu ikinci pakete yetişmezse daha sonra paketten bağımsız olarak gündeme getirilecek. Af Meclis’ten de geçerse yaklaşık 40 bin kişi cezaevinden çıkacak.
 
KAYNAK: ROTAHABER

Fethullah Gülen Hocaefendi: Allah aşkına Hz. Pir-i Mugan’ı yalancı çıkarmayın

Video Posted on

Fethullah Gülen Hocaefendi, gözyaşları içinde anlatıyor.

Fatih Portakal’ın sunduğu Fox Ana Haber’de Alevilerle ilgili skandal bir hataya imza atıldı

Posted on

fox haber, fatih portakal, demokratikleşme paketi, aleviler

Fatih Portakal’ın sunduğu Fox Ana Haber’de Alevilerle ilgili skandal bir hataya imza atıldı.

Dün akşam yayınlanan Fox Ana Haber bülteninde çok konuşulacak bir hataya imza atıldı. Demokratikleşme Paketi’nin içeriğinin ele alındığı haberde Aleviler “gayrimüslim kategorisinde” değerlendirildi.

Fatih Portakal’ın sunduğu Fox Ana Haber’de Alevi vatandaşlar gayrimüslim olarak lanse edildi.

Demokratikleşme Paketi dün bütün haber bültenlerinde birinci haberdi. Saat 21:30 başlayan Fox Ana Haber’de de demokratikleşme paketinin içeriği ele alındı. Ancak haber bülteninde skandal bir hataya imza atıldı.

Haberde gayrimüslimlerle ilgili bölümde Alevilerin görüntülerinin kullanılması büyük tepkiye yol açtı. İçerikle görüntünün uyuşmazlığı neticesinde Alevi vatandaşlar sanki gayrimüslimmiş gibi lanse edildi.

http://www.aktifhaber.com/fox-haberde-alevilerle-ilgili-skandal-hata-862068h.htm

Fethullah Gülen Hocaefendi’nin elli sene önceki not defteri

Video Posted on

Fethullah Gülen Hocaefendi, gençlik yıllarında, Şeyhülislâm Hayrullah Efendi’nin bile Darwin nazariyesine meyilli olduğunu duyunca çok üzülmüş. Takdir ettiği bir müfessirin, “İlim bu nazariyeyi isbat ederse, ben de Kur’ân âyetleriyle te’lif ederim” demesi üzerine ise adeta dünyanın başına yıkıldığını hissetmiş. Ülkemizde Batı’dan gelen çeşitli şokların sarsıntısının yaşandığı ve bu şokların, meşhur İslâm âlimlerini de maalesef etkisine almaya başladığı o dönemlerde, Hocaefendi, kâinat kitabını doğru okumanın lüzumuna ve bilimi de hak hesabına konuşturmanın gerekliliğine daha bir gönülden inanmış.

İnananlar nazarında, kâinat, Cenâb-ı Hakk’ın kudret ve iradesiyle yazdığı; bir plâna, programa, ölçüye ve dengeye göre tanzim ettiği eşya ve hâdiseler kitabıdır. Gerçek ilimler ise, Allah’ın kâinattaki icraatından, İlâhî kanunlarla eşya ve hâdiselerin münasebetinden süzülmüş raporlardan ibarettir. Bundan başka, Allah’ın bir de Kelâm sıfatından gelen Kur’ân kitabı vardır ki, Cenâb-ı Hak, bu kitabıyla kâinatı anlatır, kâinattaki eşya ve hâdiselere ışık tutar. Kâinatı bir düzen ve ahenk içinde kuran Yaratıcı, kurduğu bu düzeni Kur’ân ile ifade eder. İnsan da, bu iki kitabın bir başka biçimde yazılmış halidir. Böylece Kur’ân, kâinat ve insan, Allah’ın isim ve sıfatlarının değişik şekillerde tecelligâhı olarak, birbirleriyle fevkalâde bir iç bağlantı halinde, birbirlerini şerh ve izah eden ve neticede Allah’ı tanıtan üç küllî muarri ve üç küllî kitaptır.

İşte Fethullah Gülen Hocaeufendi çok genç yaşlarından itibaren bu üç kitabı doğru okumaya, aralarındaki münasebetleri ortaya koymaya ve bunları Hakk’ın sesi soluğu kılmaya çok gayret etmiş.

Geçen gün Hocaefendi elli sene önceki not defterini bulmuş, onu gösterdi bizlere. Kaynak kitaba ulaşmanın bile çok zor olduğu o günlerde medreseden yeni çıkmış bir talebenin üzerinde durduğu meseleleri görmek dahi hayrette bıraktı hepimizi. O esnada kaydettiğimiz kısa bir görüntüyü sizinle de paylaşmaya karar verdik.

Dualarınıza vesile olması istirhamıyla…

http://fgulen.com/tr/abd-sohbetleri/herkul-nagme/36777-fethullah-gulen-hocaefendi-nin-elli-sene-onceki-not-defteri