Abdurrahman Şimşek

MİT’İN MEDYA AĞI VE ABDURRAHMAN ŞİMŞEK ÇETESİ

Posted on Updated on

Geçmişten beri gazetecilerle içli dışlı olan, hatta maddi finansman sağladığı, personel gibi maaş ödediği gazeteciler olduğu bilinen Milli İstihbarat Teşkilatı, gazeteci ağını son yıllarda geliştirdi ve yeniledi. Geçmişte devletle ters düşen kişi ve grupları itibarsızlaştırıp ilk etapta medya üzerinden operasyona tabi tutarak devlet kurumlarının operasyon yapması için zemin hazırlayan MİT’te tek değişiklik “devlet” kavramının yerini “hükümet” kavramının almış olması. MİT’in hedefinde artık Hükümete muhalif olan ya da herhangi bir konuda Hükümetle farklı düşen tüm kişiler ve gruplar var.
2009’dan beri medyada yeni bir yapılanma için çalışmalarına hız veren MİT’in koordinasyonunda kurulan yeni yapının uygulama takibinin başına SETA’dan Nuh Yılmaz getirildi. Nuh Yılmaz’ın koordinatörlüğünde çalışan geniş bir gazeteci ağı kuruldu. Bu ağın içinde internet siteleri, muhabirler, köşe yazarları, twitter hasapları bulunuyor. Yılmaz aynı zamanda birkaç medya grubunu tepe yöneticileri üzerinden yönlendiriyor.

DERECELENDİRİLMİŞ EKİP

MİT’in yönlendirdiği medya ekibi doz açısından derecelendirilmiş düzeyde. Abdurrahman Şimşek, Ferhat Ünlü, Cem Küçük, Tutkun Akbaş, Ömer Adıyaman, Medyagündem, Sontv gibi isimler ve siteler,  “çete” şeklinde hareket ediyor. Hiçbir kural tanımadan kara propaganda, yalan, iftira, suç isnadı, delil uydurma, karakter suikastı, masa başı habercilik, yasa dışı takip, izleme, dinleme dahil tüm imkanları kullanıyorlar.  Bu ekibin direct olarak yazı yazdırdığı isimler ise Rasim Ozan Kütahyalı, Sevilay Yükselir, Abdülkadir Selvi, Cem Küçük, Elif Çakır, Hakan Albayrak, Hasan Karakaya, Erdal Şimşek ve Turgay Güler gibi isimler.
İkinci kategoride yer alanlar ise bir derece altta duruyorlar. Hüseyin Yayman, Hilal Kaplan, Celal Kazdağlı, Alper Tan, Mahmut Övür, Abdurrahman Dilipak, Nasuhi Güngör, Nagehan Alçı gibi isimler bir doz aşağıdan yayın yapıyorlar. Yıpratma, saldırı, kanaat yönlendirme faaliyetlerini mümkün olduğunca kriminal dozun bir alt seviyesinde sürdürüyorlar. Ancak tezleri ilk gruptaki “çetenin” tezlerini yüzde yüz oranında destekliyor.
Üçüncü kategoride ise medya yöneticileri var. Serhat Albayrak, Mustafa Karaalioğlu gibi medya yöneticileriyle Nuh Yılmaz bizzat görüşüyor. Hükümet politikalarına destek veren bu gazeteler özellikle “cemaat konusunda” yapılacak yayınlar, izlenmesi gereken politikalar hakkında enforme ediliyor.  Aynı zamanda da Çete’ye bağlı isimlerin önünün açılmasını sağlıyorlar.

ÇETENİN KOÇBAŞI ŞİMŞEK VE ÜNLÜ

Çetenin koç başlığını Abdurrahman Şimşek ve Ferhat Ünlü yürütüyor. Beli silahlı bu iki kişi MİT üzerinden istedikleri kişinin iletişim bilgileri, adresi, görselleri, takip ettirilmesi, izlemeye alınması gibi imkanlara sahip. Hayli geniş özel bir bütçeyle donatılmış olan bu iki kişi, aynı zamanda “özel istihbarat” adı altında bir ekibi de yönetiyor.  Hedef belirlendikten sonra bu ekiple ilk yıpratma faslı başlıyor.  Şimşek istihbaratçılığa kendisini o kadar kaptırmış ki, Sabah’ta başında olduğu Özel İstihbarat Servisi’ne, MİT’teki Kontrterör Dairesi’nin yerini alan Özel İstihbarat Dairesi’nin adını vermiş.
Sabah’ın öze istihbarat müdürü Abdurrahman Şimşek’e bağlı çalışan paralel grupta ise, Vakit-Sabah-Milat ve şimdi Akşam’da görev yapan Erdal Şimşek, Yeni Şafak’tan Cem Küçük, Medyagündem’den Tutkun Akbaş, Son TV’den Ömer Adıyaman, Haber 10 ’dan Sinan Tavukçu (Enisteşi İ.H.M, MİT’te üst yönetici) gibi isimler bulunuyor.
MİT’İN MEDYA SİTELERİ İNTERNET SİTELERİ
Çete’nin arka bahçesinde ise geniş bir internet yelpazesi bulunuyor. Haber10, Medyagundem, ve Sontv gibi internet siteleri bariz MİT savunmalarıyla dikkat çekiyorlar. MİT’e yönelik eleştiriler kurum tarafından cevaplanmadan bu siteler üzerinden cevaplandırılıyor.
Tutkun Akbaş’ın uzun sure yönettiğini inkar ettiği ancak sonunda kabul ettiği finansmanın Serhat Albayrak tarafından sağlandığı bilinen Medyagundem, tüm ekibin istikametini belirlemede ana karargah olarak kullanılıyor. MİT’e bağlı ikinci ve üçüncü kategorideki medya yapılanmasının tamamı hedef alınacak kişi ya da grubu medyagundem üzerinden öğrenip harekete geçiyor.
Hükümete ters düşen kişiler hedef alınmanın yanında Hükümeti yeterli derece savunmadığı düşünülen kişiler de aynı çark tarafından hedef alınıyor. Mesela bazı konularda “katılmıyorum” gibi naif bir cümle kuran Akif Beki bile eş zamanlı olarak Medyagundem ve Cem Küçük tarafından “cemaatin devşirmesi” olarak hedef tahtasına oturtuluyor.
Finansman noktasında devletin imkanlarının devreye sokulduğu görülüyor. Anadolu Ajansı’nın taşeron şirketi Toprak Ajans burada devreye giriyor ve para muslukları sonuna kadar dolaylı yoldan bu sitelere açılıyor.
Image

GAZETECİLER SİNDİRİLİYOR

Yaptığı haberler ya da internet gibi mecralardan yaptığı şahsi açıklamalar hakkında bütün tazminatların karşılanacağı yönünde kendisine garanti verilen Abdurrahman Şimşek ve istihbaratçı çetesinin bir diğer görevi de gazetecileri sindirmek. Cesur gazeteciler “ajan” “cemaatin adamı” “cemaatin tehdidiyle iş yaptırılıyor” “İsrail’e çalışıyor” gibi yaftalar ve haklarındaki özel-mahrem bilgiler internete boca edilerek susturuluyor.  Özellikle Doğan Grubu, Habertürk Grubu’ndaki  gazeteciler bu şekilde hedefe konuluyor. Yıpratılıp susturulmaya çalışılıyor.
BÜYÜK FOTOĞRAF: CEMAATİ İTİBARSIZLAŞTIRMA
Abdurrahman Şimşek’in istihbaratçı çetesinin son üç yıldır yürüttüğü çalışmanın temelinde ya da kendi deyimleriyle büyük fotoğrafta ise “cemaati itibarsızlaştırma” yer alıyor. MİT’in Psikolojik Harp eksenli ürettiği argümanlar ve metinlerin uygulayıcısı olarak Şimşek Çetesi ön plana çıkıp tetiği çekiyor. Ardından bağlı ekip, yazarlar ve A Haber, Kanal 24’ün bazı programları devreye giriyor.

KOORDİNATÖRÜN GÖREVİ
MİT’e bağlı medya ekibindeki isimler arasında yaşanan koordinasyon eksikliği Nuh Yılmaz’ın atanmasının ardından tam anlamıyla giderildi.

Peki Nuh Yılmaz’a biçilen rol ve oynadığı konum nedir?
Nuh Yılmaz, Hükümetin dış politika ayağının jokerlerinden biri. Düşünce kuruluşundan hükümetin enformasyon bürosuna dönüşen SETA’nın ABD ayağında görev yaparken İstanbul’a gelen, oradan da Marmara Üniversitesi ve Star Gazetesi, Kanal 24’ün dış haberler bölümlerinde görev yapan Nuh Yılmaz’ın medyada ilk gündem olması çocuğunu İstanbul Lisesine puanı yetmediği halde torpille şaibeli biçimde kayıt yaptırmasıyla gerçekleşmişti.
Nuh Yılmaz geçtiğimiz yılın ortalarında MİT’in Basın Müşavirliği görevini yürütmeye başladı.
MİT’in medya mensuplarını kullanarak kurum lehinde haberler yaptırması ve devlet sistemiyle farklı düşen gruplar aleyhinde yayınlar yaptırması yeni bir uygulama değil. Nuh Yılmaz’dan önce bu görevi Ş.B. yürütmüştü. Türk medyasındaki “Mitçi gazetecileri” artık bilmeyen de kalmadı. Bu isimlerin geçmişten bu yana Sabah, Takvim, Star, Yeni Şafak, Milat, Yeni Akit gibi gazetelerin çeşitli pozisyonlarda ve isimleri gizli bir biçimde çeşitli internet sitelerinde görev yaptıklarını görüyoruz.

Image
Geçmişte “Devlet” ile farklı düşünen gruplar hedefte iken, şimdilerde “Hükümete” muhalif ya da Hükümeti yeterince desteklemeyen herkes hedef tahtasında. Yani geçmişteki devletin yerini hükümet aldı, Hükümet devletleşti. Dolayısıyla hükümet açısından medyayı organize etmek, “tek sesli” manşetleri kamuoyuna sunmak daha önemli hale geldi. Bu kapsamda Nuh Yılmaz’ın MİT’in basın biriminin başına getirilmesinin anlamı daha iyi ortaya çıkıyor.
FETHULLAH GÜLEN ÇALIŞMA GRUBU (FÇG)
Yılmaz’ın iş başı yapmasının hemen ardından bir el çabukluğu ile teşkilatta da bazı görevlendirme/atamalar gerçekleştirildi.
–    Teşkilatın dış politikalarına eleştiri yöneltenlere cevaben hazırlanacak PR çalışmalarında destek alması için Dış Operasyonlar Başkanlığında görevli olan S.B ile entegre edildi.
–    S.B. den alınan destek sadece Dış Operasyonlar Başkanlığında görevli olmasının beraberinde getirdiği kazanımlardan ibaret değil. Esas olarak mesleki bilgi birikimi cemaatler /tarikatlar ve özelliklede Fethullah Gülen ve cemaat hakkında. Bu nedenle olsa gerek çalışmalarına ek olarak gizli çalışmalar yapması için bu alanda da görevlendirildi. Kendisine teknik olarak illegal yetkiler tanındı ve içeride gizli bir ekiple “Fethullah Gülen ve cemaat” adı altında bir çalışma grubu oluşturuldu.
–    Bu gelişmelere ek olarak medyaya yönelik ilişkileri koordine edilebilmesi için “7 Şubat krizi” olarak anılan olayın teşkilattaki aktörlerinden biri olan ve Medya Şubesinin Müdürü bulunan  Y.H.Y’ye görev verilerek tam bir uyum sağlanmış oldu.

REKLAM YILDIZLARINDAN ÜNLÜ MİT BAŞKANI
MİT’in uygulamalarında geçmişte kurum ön plana çıkartılırken günümüzde kurum tamamen ikinci plana atılarak MİT Müsteşarı bir reklam yıldızına dönüştürüldü. MİT Müsteşarının reklamı yapılmaya başlandı. Dünyadaki önemli istihbarat servislerinin başkanlarının isimleri dahi bilinmezken, Türkiye’de ismini ezberlemeyen bırakılmadı. Türk Dış politikasının iki aktöründen birisi olmasından dolayı sürekli gündem de.
Türkiye’nin Dış politikada tel tel döküldüğü bugünlerde, izlenen yanlış politikaların failleri ile ilgili nadiren haberler çıkıyor medya da. Aslında Nuh Yılmaz önderliğinde MİT müsteşarlığına ilişkin PR çalışması yapılıyorken, kendisine ve kariyerine daha fazla zarar veriliyor, gereğinden fazlaca gündemde tutuluyor.
“Yeni Türkiye” deniyor, ancak değişen fazla bir şey yok ülkemizde. MİT geçmişte askerin bilgi/dezenformasyon merkezi idi, şimdilerde hükümetin. Hedef tahtasına konulan gruplar ve kişiler üç aşağı beş yukarı yine aynı. “Yeni Türkiye” algısı yurtdışında iflas etti. Artık önemli olan yurtiçini kontrol etmek, iyi ve kötüleri tek merkezden belirlemek, itibarsız duruma getirmek ötelemek.
Bir yandan dış politika da belirleyici olma gayreti süren Nuh Yılmaz’ın diğer taraftan Müslüman dünyanın nefretini kazanacak faaliyetlerde bulunması ve ülkemizin yüzünü kızartacak şekilde bazı toplantılara katılması ise bunun başka bir yönü.
ECFR (European Council on Foreign Affairs) isimli düşünce kuruluşunun Viyana ofisinde 26 Kasım 2013’de, “Suriye krizinin bölgesel etkileri” konulu bir konferans düzenlendi. Toplantıya bazı MİT yetkilileri ile birlikte Nuh Yılmaz katılımcı oldu.
Toplantının organizasyonu ECFR MENA (Middle East and North Africa) direktörü İsrailli diplomat ve siyaset bilimci Daniel Levy tarafından yapıldı. Katılımcılardan dikkati çeken diğer isimlerden birisi de Mossad’ın eski direktörü(2002-2010) Meir Dağan. Dış İşleri Bakanlığının konu ile ilgili Uzman Kadrolarının bulunmasına rağmen bu toplantıya katılmamış olmaları ve buna rağmen gazeteci kimliğinin ötesinde istihbarat nosyonu bulunmayan Nuh Yılmaz’ın Türkiye adına temsilci olarak katılmış olması ülkemiz adına vahim bir tablo.

Ama bu fotoğrafın bütünüyle ilgili birşey.  Nuh Yılmaz özelinde MİT’I yöneten ekip, Türkiye’yi dünyada rezil edip El Kaideci çizgiye bilerek sokarken, Türkiye içinde ise itibarlı kesimleri itibarsızlaştırma şeklinde çift yönlü çalışıyorlar.  Dışarıda “devlet memuru” titrini kullanarak MİT’teki Aydınlıkçıların tuzağına düşerek Türkiye’yi rezil etme yöntemini izlerken, içeride ise Şimşek Çetesi ve bağlı gruplarını kullanıyorlar. 90’yıllarda 28 Şubatçılara payandalık yapan Aydınlıkçı MİT’çiler, şimdi AKP’yi içerde ve dışarda yalnızlaştırmak için çift yönlü bir bitirme operasyonu yürütüyor. MİT’in gazeteci ajanlarının organizasyon yapısı ve bazı faaliyetleri böyle. Aydınlıkçılar, AKP’nin atadığı MİT’çileri parmağında oynatıyor.  Onlar da devleti ele geçirdiklerini sanıp istihbaratçılık oynuyor.